Babamızın cenaze töreninde, bütün gün babamızın tabutunun yanında durdu – Sayfa 2 – Zekhaber

Babamın Cenazesinde Kız Kardeşim Onun Yanına Yattı — O Gece Ortaya Çıkan Gerçek Hepimizi Parçaladı

O gece, annem (üvey annem Zeynep) ve ben eve döndük.
Hava ağırdı, gergin.
Zeynep sessizdi; birkaç dakikada bir gözyaşlarını silip duruyordu.
Babamla sadece üç yıl evli kalmıştı ama elinden geldiğince iyi bir üvey anne olmaya çalışmıştı… ya da ben öyle sanıyordum.

Ben on altı yaşındaydım, bazı şeylerin ters gittiğini fark edebilecek kadar büyüktüm.
Son aylarda sürekli tartışıyorlardı.
Ve babam, “kaza”dan önceki günlerde… korkuyordu.
Bunu hissedebiliyordum.


O gece, uyku zamanı geldiğinde kardeşim Elif kendi yatağına gitmek yerine benim yanıma geldi.
Battaniyenin altına girdi, kaskatı kesilmişti.
Cenazede çekilmiş babamın fotoğrafını göğsüne bastırmıştı.

Ağlayabilirsin Elif,” dedim fısıltıyla.
Ama cevap vermedi.


Gece yarısına doğru uyandım.
Elif yoktu.
Odasındaki ışık yanıyordu.

Panikle aşağı koştum —
ve donup kaldım.

Ön kapı sonuna kadar açıktı.
Soğuk bir rüzgâr koridordan içeri doluyordu.

Ayakkabısız dışarı çıktım, çakılların üstünde koşarak tam karşıdaki cenaze evine yöneldim.
Kapı aralıktı.

İçeri girdiğimde, yalnızca babamın tabutunun çevresindeki mumlar yanıyordu.

Ve orada…
Babamın yanında, tabutun içinde, Elif yatıyordu.
Başını babamın göğsüne yaslamıştı.
Gözleri açıktı, sakindi.
Parmakları babamın takım elbisesinin kolunu tutuyordu.

Tam adını söyleyecektim ki onu gördüm:
Zeynep.

Tabutun arkasında duruyordu.
Eller titriyordu.
O da orada olmamalıydı.

Elif’in dudakları kıpırdadı —
babamın cansız bedenine bir şeyler fısıldıyordu.

Zeynep’in yüzü bembeyaz oldu.
Ve ardından kısık bir sesle fısıldadı:

Hayır… biliyor.


Elif, buraya gel,” dedim titreyen bir sesle.
Ama kıpırdamadı.
Babamın kulağına fısıldamaya devam etti — sanki sadece onun duyabileceği bir sır söylüyordu.

Zeynep yavaşça bana döndü.
Yüzü mum ışığında solgun ve keskin görünüyordu.

Ne işin var burada?” diye hırladı, tabutun etrafında dolaşırken.

Aynı şeyi ben de sorabilirim, Zeynep, sen ne yapıyorsun burada?” dedim.

Cevap vermedi.
Bir süre sadece mumların çıtırtısı ve Elif’in kısık sesi duyuldu.

Sonra aniden hareket etti.
Elif’in kolunu tuttu, sertçe çekti.

Gidiyoruz,” dedi.

Elif o anda ilk kez ağladı.
Kazadan beri ilk defa.

Bırak beni! Babam üşüyor! Soğuk! Onu yalnız bırakma!

Zeynep’in eli titredi.
Ama bu kez korkudan.
Onu dışarı sürükledi, ben de peşlerinden çıktım.

Neden bu kadar korkuyorsun?” diye bağırdım.

Sus!” dedi Zeynep, keskin bir sesle.
Hiçbir şey bilmiyorsun!

Ama artık anlamaya başlamıştım.

Elif ağlayarak dedi ki:
Babam o gece arabayı tamir ettirmemi istememişti. Dedi ki… frenler gayet iyiymiş.

Zeynep olduğu yerde dondu.


Resmî rapora göre babamın arabasında fren arızası vardı.
Kazayı “talihsiz bir kaza” olarak kapatmışlardı.
Ama Elif’in söylediği doğruysa…

Ertesi gün okula gitmedim.
Garaja indim ve babamın evraklarını karıştırdım.

Fren sisteminin tamamen yenilendiğini gösteren bir tamir faturası buldum.
Tarih: kazadan iki gün önce.
Üstelik nakit ödenmişbabamın imzası vardı.

O akşam Zeynep eve geldiğinde, elinde kâğıdı tuttuğumu gördü.
Yüzü bembeyaz oldu.

Onu nereden buldun?” diye fısıldadı.

Garajdaydı,” dedim.
Neden kimseye söylemedin? Babam frenleri onarmıştı.

Cevap vermedi.
Sadece bana baktı — o çaresiz, suçlu ifadeyle.
Sonra sessizce söyledi:

Bilmiyorsun… o bana ne yaptı.

Ne demek istiyorsun?” diye sordum.

Gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı.

Beni terk edecekti.” dedi.
Artık böyle yaşamak istemediğini söyledi.
Sizi de alıp gidecekti.
Her şeye yeniden başlayacaktı.

Nefesim kesildi. “Yani sen…

Sesi titredi, cümlesi yarım kaldı:

Ona bir şey olsun istemedim.
Sadece korksun istedim.
Bir civatayı gevşettim… sadece bir tane.
Ama o yine de arabayı sürdü.
Böyle olacağını hiç düşünmedim…

Geri çekildim, elimde fatura titriyordu.

Sen… onu öldürdün.

Zeynep yere çöktü, elleriyle yüzünü kapattı, hıçkıra hıçkıra ağladı.

Sadece tartışmak istemiştim… sonu böyle olsun istemedim.

O anda dışarıdan küçük adım sesleri geldi.
Elif kapıda duruyordu, sessizce…
Elinde hâlâ babamın fotoğrafı vardı.

Ve o an anladım…
Her şeyi en başından beri biliyordu.


İki gün boyunca ev bir savaş alanı gibiydi.
Zeynep konuşmadı.
Elif yanımdan hiç ayrılmadı.
Her köşe, öğrendiğimiz o korkunç gerçeğin yankısıyla doluydu.

Ne yapacağımı bilmiyordum.
Polise mi gitmeliydim?
Annemize mi söylemeliydim?
Elimizde sadece onun itirafı ve tamir faturası vardı.

Ama Elif’e her baktığımda, gerçeği gözlerinde görüyordum.


O gece, Elif pelüş tavşanını kucağına alıp odama geldi.

Babamı tekrar görebilir miyiz?” diye sordu sessizce.

Donakaldım. “Neden görmek istiyorsun?

Bir süre sustu, sonra fısıldadı:

O gece bana bir şey söyledi.
‘Ablanı koru,’ dedi.

Gözlerim büyüdü. “Ne demek bu? Onu duydun mu?

Evet,” dedi.
Yanındayken her şeyi hatırladım.
O gece ölmeden önce, garajda tartışıyorlardı.
Annem arabaya dokunmamasını söyledi.
Ama o yine de kaputu açtı.
Ben merdivende saklanıyordum…
Onun elinde anahtar vardı.
Bir şeyleri gevşettiğini gördüm.

Ellerim buz kesildi.
Elif… neden kimseye söylemedin?

Çünkü söylediğimde onu bir daha görmeyeceğimizi söyledi,” diye fısıldadı.
Ve seni yalnız bırakmak istemedi.

O an içimde bir şey koptu.
Küçük kardeşim tüm bu sırrı içinde taşıyarak bizi korumaya çalışmıştı.


Ertesi sabah kararımı verdim.

Zeynep kahvaltıya indiğinde, yüzü solgundu.
Ona katlanamayacağım kadar sessizce bir kâğıt uzattım.

Bunu okuman gerekiyor,” dedim.

Zarfın içinden babamın tamir faturası çıktı…
ve Elif’in o gece çizdiği resim:
Bir araba, elinde anahtar tutan bir kadın, köşede ağlayan küçük bir kız.

Zeynep uzun süre baktı.
Sonra sessizce sordu:

Polise gideceksin, değil mi?

Evet,” dedim.
Ama bizimle gelebilirsin.
Ne olduğunu anlat.
Kaza olduğunu söyle.

Gözyaşları yanaklarından süzülüyordu.

Fayda etmez,” dedi.
Kimse bana inanmaz.

Belki,” dedim,
ama en azından o huzur bulur.


Bir saat sonra, Zeynep teslim oldu.

Elif ve ben artık şehirden iki saat uzaklıkta, halamızla yaşıyoruz.
Bazen Elif uyurken hâlâ babama bir şeyler fısıldıyor —
anı parçaları, rüya kırıntıları…

Ama artık daha çok gülümsüyor.

Ve geceleri, ev sessizleştiğinde,
kapısının önünde durup babamın ona söylediği o cümleyi hatırlıyorum:

“Ablanı koru.”

O haklıydı.
Elif beni korudu.
Ve sonunda…
ikimizi de özgür bıraktı.

Leave comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *.