DİLENCİ ÇOCUK YAGMURDA YAŞLI KADINI KURTARDI – Sayfa 2 – Zekhaber
DİLENCİ ÇOCUK YAGMURDA YAŞLI KADINI KURTARDI

DİLENCİ ÇOCUK YAGMURDA YAŞLI KADINI KURTARDI

‘Mert,” dedi çocuk, utangaçça başını eğerek. Islanmış kıyafetleri vücuduna yapışmıştı, ama o an üşüdüğünü bile unutmuştu. Kadın,
Mert’in yırtık pırtık kıyafetlerine, çamurlu ayakkabılarına baktı. Yüzünde bir hüzün belirdi, ama sonra gülümsedi. “Benim adım da Ayşe,”
dedi. “Bu akşam senin sayende hayattayım. Gel, evime gidelim, üşümüşsündür.”
Mert önce tereddüt etti. Sokaklar onun eviydi; kimseye güvenmeye alışkın değildi. Ama Ayşe Hanım’ın gözlerindeki samimiyet, onun içini
ısıttı. “Tamam,” dedi sessizce.
Ayşe Hanım’ın evi, Bursa’nın eski ama zarif mahallelerinden birinde, büyük bir konaktı. Mert, içeri adım atar atmaz şaşkına döndü.
Duvarlarda antika tablolar, yerde el dokuması halılar, mobilyalar ise sanki bir müzeden fırlamış gibiydi. “Bu ev… sizin mi?” diye sordu,
gözleri faltaşl gibi açılmıştı.
Ayşe Hanım gülümsedi. “Evet, evladım. Ama bu evin hikâyesi uzun. Otur, sana bir şeyler ikram edeyim.” Mert, masaya konan sıcak çorbayı
içerken, Ayşe Hanım’ın hikayesini dinlemeye başladı.
Ayşe Hanım, yıllar önce bir trafik kazasında eşini kaybetmiş, oğluyla yalnız kalmıştı. Oğlu Hakan, çalışkan ve zeki bir çocuktu. Ancak
büyüdükçe, iş dünyasında yükseldikçe, annesinden uzaklaşmıştı. “Hakan artık büyük bir iş insanı,” dedi Ayşe Hanım, sesinde buruk bir
gurur vardı. “Ama beni unuttu. Yıllardır görüşmüyoruz.”
Mert, çorbasını kaşıklarken içinden bir şeyler koptu. O da bir zamanlar bir ailesi olduğunu hayal ederdi, ama şimdi yalnızdı. Ayşe Hanım’a
bakarken, sanki kendi özlemini onun gözlerinde gördü.
Günler geçti. Mert, Ayşe Hanım’ın evinde kalmaya başladı. Ona yardım ediyor, bahçeyi suluyor, küçük işlerde koşturuyordu. Ayşe Hanım
ise Mert’e okuma yazma öğretmeye, ona masallar anlatmaya başladı. ikisi, birbirine aile gibi bağlandı. Ama Mert’in bilmediği bir şey
vardı: Ayşe Hanım, Hakan’ın annesiydi ve Hakan, şehirde herkesin tanıdığı bir milyoner, Hakan Yılmaz’dı.Bir gün, kapı çaldı. Mert kapıyı açtığında, karşısında takım elbiseli, ciddi bakışlı bir adam duruyordu. Adam, Mert’e şaşkınlıkla baktı. “Sen
kimsin?” diye sordu. Mert, “Ben… Ayşe Hanım’ın yardımcısıyım,” dedi çekingenlikle.
Hakan içeri girdiğinde, annesini sağlıklı ve mutlu görmek onu şaşırttı. Ayşe Hanım, oğluna Mert’i anlattı: “Bu çocuk beni kurtardı, Hakan.
O olmasaydı, o yağmurda ne yapardım bilmiyorum.” Hakan, Mert’e baktı; gözlerinde bir minnettarlık, ama aynı zamanda bir sorgulama
vardı. “Nereden geldin sen, çocuk?” diye sordu.
Mert, utana sıkıla hikayesini anlattı. Sokaklarda büyüdüğünü, kimsesiz olduğunu… Hakan, sessizce dinledi. Sonra annesine döndü. “Anne,
bu çocuğu bırakmayalım. Ona bir yuva verelim. Benim yapmadığım her şeyi bu çocuk yapmış senin için.”
O akşam, Hakan, Mert’e bir teklif yaptı. “Bizimle kal, Mert. Okula git, bir gelecek kur. Senin gibi bir yürek, bunu hak ediyor.” Mert’in
gözleri doldu. İlk kez biri ona bir aile, bir gelecek sunuyordu.
Yıllar sonra, Mert bir üniversiteden mezun oldu. Hakan’ın desteğiyle iş dünyasında kendi yolunu çizdi. Ama her zaman Ayşe Hanım’ın
yanında oldu, ona kendi annesi gibi baktı. Ve her yağmurlu günde, o sokağı hatırladı; bir dilenci çocuğun, bir milyonerin annesini
kurtardığı o geceyi…
Hikaye, bir iyiliğin nasıl bir hayatı değiştirebileceğini gösteriyordu. Mert, o yağmurda sadece Ayşe Hanım’ı değil, kendi geleceğini de
kurtarmıştı.

Leave comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *.