Dilenci Sandılar Dışarı Çıkartılar Meğerse onların
Hüseyin Dede devam etti:
“Bugün burada kimseyi suçlamıyorum. Ama herkesin kendine şu soruyu sormasını istiyorum: Ben bugün bir insanı, sadece görüntüsüne bakarak yargıladım mı?”
Güvenlik görevlisi dizlerinin bağı çözülecek gibi oldu.
“Ben… ben yargıladım,” dedi.
Hüseyin Dede yanına yaklaştı. Elini omzuna koydu.
“Önemli olan, yarın aynısını yapmaman.”
Kalabalık yavaş yavaş dağılmaya başladı. Ama herkesin içinde bir şey değişmişti. Bankanın camlarından içeriyi izleyenler, artık eskisi gibi bakmıyordu.
Hüseyin Dede içeri girdi. Bu kez kapılar sessizce açıldı. Kimse yolunu kesmedi. Kimse üstten bakmadı. Ama onun yüzünde zafer ifadesi yoktu. Çünkü onun
kazandığı bir mücadele değildi bu.
İçerideki masalardan birine oturdu. Sıraya girdi. Numara aldı. Herkesle aynı şekilde.
Genç bir görevli yanına geldi. Ellerini titreyerek masaya koydu..
“Size yardımcı olabilir miyim?” diye sordu.
Hüseyin Dede gülümsedi.
“İşte şimdi oldu,” dedi. “Şimdi gerçekten yardımcı olabilirsin.”
İşlemler sürerken içeride çıt çıkmıyordu. Kimse telefonuna bakmıyor, kimse konuşmuyordu.
İşlemler bittiğinde Hüseyin Dede ayağa kalktı.
“Bir şey daha söylemek istiyorum,” dedi.
Herkes ona döndü.
“Bugün burada bana yapılanları unutmayacağım. Ama kinle değil. Ders olarak.”
Kapıya yöneldi. Ama çıkmadan önce döndü.
“Unutmayın,” dedi, “insanı küçük düşüren fakirlik değil, kibirdir,”
Kapı kapandı.
Dışarıda güneş batmaya başlamıştı. Kaldırımda yürüyen insanlar artık başka gözlerle bakıyordu etraflarına. Kimisi dilenci sandığı birine selam verdi. Kimisi bir
yaşlının elini tuttu.
O gün bir adam bankaya hesap açtırdı.
Ama asıl olan şuydu:
O gün, birçok insan kendi hesabını vicdanında kapattı.
Ve Hüseyin Dede, kalabalığın İçinde kaybolurken, arkasında tek bir cümle bıraktı:
en cole incana borcludur”