Doktorlar, üç aydır komada olan bir kadını makineden ayırmaya karar verdiler
Hekimler, üç aydır komada olan bir bayanı makineden ayırmaya karar verdiler: kocası veda etmek amacıyla vakit istedi, eğildi ve kulağına korkunç bir şey fısıldadı
Koğuş sessizdi. Sadece makinelerin derli toplu bip sesi ve gece lambasının loş ışığı duyuluyordu. Kadın nerdeyse üç aydır hareket etmeyen yatıyordu. Kocası her gün geliyor, elini tutuyor, kafasını yanındaki yastığa koyuyor ve sevgi dolu sözler fısıldıyordu. Herkes amacıyla bir bağlılık örneğiydi.
Sadece makinelerin derli toplu bip sesi, serum damlalarının ritmi ve gece lambasının loş ışığı…Üç aydır aynı sessizlik, aynı umut ve aynı korku.Komadaki bayan — Elif — yaşamla ölüm arasında ince bir çizgide asılı kalmıştı.Hekimler o sabah kararlarını verdiler. Beyin aktiviteleri giderek zayıflamış, organlar bundan sonra reaksiyon vermemeye başlamıştı. “Tıbben geri dönüş talihi kalmadı,” dedi nörolog. Eşi Murat kafasını öne eğdi. Elini saçlarının arasına geçirdi, sustu.Sanki sözcükler bundan sonra hiçbir mana taşımıyordu.Hemşire, “İsterseniz makineyi kapatmadan evvelce son kez vedalaşabilirsiniz,” dedi.Murat yavaşça Elif’in yanına yaklaştı. Kadının yüzü bembeyaz, dudakları solgundu. Ama hâlâ, sanki birazdan uyanacakmış gibi huzurlu bir ifadeyle yatıyordu. Murat onun elini tuttu, yıllardır duyduğu o ısısı bundan sonra hissedemedi. Parmakları buz gibiydi.O an odadaki her bireyin içersinde bir sükûnet çöktü.Ama Murat’ın içi fırtınaydı.Gözleri doldu, boğazı düğümlendi.Son kez eğildi, karısının kulağına doğru yaklaştı. Hemşire kapıya yönelirken Murat dudaklarını kıpırdattı…Ve o cümle döküldü dudaklarından, yalnızca Elif’in duyabileceği bir tonda:“Artık her şeyi biliyorum, Elif.”Ardından sessizlik.Ne gözyaşı, ne çığlık.Sadece kalp monitöründeki derli toplu sinyalin yavaş yavaş düşen sesi…Hekimler makineleri kapattı, fiş çekildi. Odayı bir uğultu kapladı.Ama Murat’ın gözleri hâlâ Elif’in yüzündeydi — sanki bir şey bekliyordu.Ve o an… monitördeki çizgi birdenbire bir kez sıçradı.Bip.Herkes donakaldı. Doktor, “Bu yalnızca refleks olabilir,” dedi ama Murat biliyordu… Elif’in göz kapakları hafifçe titredi. Dudakları kımıldadı.Sanki bir sözcük söyleyecek gibiydi.Ama ne söylediğini kimse duymadı.Murat odadan çıktığında gözleri karanlığa dalmıştı. Arabasına bindi, kontak çevirdiğinde elleri hâlâ titriyordu.Telefonunu açtı. Elif’in özel e-postasına girerken parmakları soğuk ter içersindeydi.Üç hafta evvelce, tesadüfen bir mesaj görmüştü. Kendisinden gizlenen, adı bile geçmeyen bir adamın yazdığı kısa bir satır:“Beni terk etsen de, seni unutamam.”O an her şeyin manası değişmişti.Elif o gece trafik kazası geçirmemişti… arabayı süratle sürmesinin bir sebebi vardı.O e-posta yüzünden tartışmışlar, Elif ağlayarak arabaya binmişti.Murat peşinden koşamamıştı.Ve şimdi, onu ebedi bir sessizliğe uğurlarken, kulağına yalnızca bir cümle fısıldamıştı:“Artık her şeyi biliyorum.”Eve döndüğünde aynada kendisine baktı. Elinde hâlâ Elif’in saç tokası vardı.Gözlerinde hiddet değil, pişmanlık…Çünkü gerçek şu ki — Elif ihaneti plmanaamıştı, yalnızca kaçmak istemişti.Ama Murat’ın son sözü, Elif’in son nefesine karıştı.Ve o fısıltı, o soğuk hastane odasında yankılanmaya devam etti.