Bu Bir Hukuk Devleti Testidir”
Fatih Altaylı’nın tutuklanması, sadece bireysel bir basın mensubunun özgürlüğünden ibaret değil; aynı zamanda Türkiye’de hukuk devleti ilkesinin işlerliği açısından da önemli bir gösterge haline geldi. Acar’ın açıklamalarında da vurgulandığı gibi, TCK 310/2 maddesi doğrudan cezai yaptırım içermeyen bir madde iken, yorumların bu madde üzerinden suç kapsamına alınması, “belirsiz ve keyfi cezalandırma” tartışmalarını da beraberinde getirdi.

Anayasadaki 38. maddeye ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7. maddesine atıf yapan Acar, ortada fiziksel bir tehdit veya şiddet içeren bir eylem olmadığını, sözlü ifadelerin ise demokratik toplumlarda en geniş koruma altında olması gerektiğini belirtti. Özellikle Cumhurbaşkanlığı gibi yüksek kamu makamlarının, demokratik sistemlerde eleştiriye en açık yapılar olduğu hatırlatıldı.

Altaylı’nın İfadesi: “Tarihi Bilgiden Suç Çıkarılamaz”
Fatih Altaylı’nın savcılıktaki ifadesi de kamuoyuyla paylaşıldı. Altaylı, söz konusu ifadelerin kendisine ait olduğunu kabul etmekle birlikte, asla bir tehdit veya hakaret kastı taşımadığını belirtti. Yayın sırasında tarihsel bir anekdot üzerinden konuştuğunu ve bu tür örnekleri daha önce birçok akademisyenle kamuya açık programlarda tartıştığını ifade etti.

Özellikle halkın demokrasiye olan ilgisini ve tarih boyunca yönetenleri eleştirme pratiğini anlattığını belirten Altaylı, sözlerinin bağlamından koparılarak çarpıtıldığını vurguladı. “Türk halkı sandığı sever” diyerek başladığı yorumun, demokratik değerlere olan bağlılığını ortaya koyduğunu dile getirdi.

Ekipten Kararlılık Mesajı: “Koltuğu Sahipsiz Bırakmayacağız”
Fatih Altaylı’nın ekibi, yayıncılık faaliyetlerine ara vermeyeceklerini ve Altaylı’nın boş kalan koltuğunun sadece fiziksel bir yokluğu değil, aynı zamanda susturulmak istenen eleştirel gazeteciliğin sembolü olduğunu söyledi. Emre Acar, hukuki mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceklerini ve kamuoyunu doğru bilgilendirme sorumluluğundan asla vazgeçmeyeceklerini belirtti.

Son Söz Yerine: Boş Koltuğun Sessizliği Bize Ne Anlatıyor?
Türkiye’de basın özgürlüğü, zaman zaman siyasetin ve yargının kesişim noktasında zorlu sınavlar veriyor. Fatih Altaylı’nın boş koltuğu, sadece bir yayıncıyı değil; aynı zamanda fikir hürriyetinin, eleştiri hakkının ve demokratik değerlerin ne derece korunabildiğini sorgulatan bir simgeye dönüşmüş durumda.

Tutukluluğun hukuki bir gereklilik mi yoksa siyasi bir tercih mi olduğu önümüzdeki süreçte netlik kazanacak. Ancak şimdiden çok açık ki; Altaylı’nın koltuğu şu an boş olabilir, ama sesi, yankısı ve savunduğu değerler hâlâ kamu vicdanında canlı ve güçlü bir şekilde yerini koruyor.