Issız bir otoyolda bir köpek bir çite bağlandı
Zarfın içinde, her biri bir öncekinden daha rahatsız edici olan bir fotoğraf koleksiyonu vardı. Bir dizi terk edilmiş yeri tasvir ettiler – harap bir ev, harap bir ahır, yabani otlarla büyümüş uzun zamandır unutulmuş bir oyun alanı. Her fotoğrafta, arka planda gizlenen, zar zor fark edilebilen gölgeli bir figür vardı. Figürün ürkütücü bir varlığı vardı, aynı anda hem uğursuz hem de kederli hissettiren bir şey.
Fotoğraflara eşlik eden, sararmış bir kağıda aceleyle karalanmış el yazısıyla yazılmış bir not vardı. El yazısı, sanki yazarın acelesi varmış ya da baskı altındaymış gibi titriyordu. Şöyle yazıyordu:
“Bunu bulan kişiye lütfen yardım etsin. Benim adım Anna. Büyük bir tehlike altındayım. Bu fotoğraflardaki yerler geçmişimle bağlantılı. Asla açığa çıkarılmaması gereken sırlar saklıyorlar ama başka seçeneğim yok. Acımasız bir şey tarafından avlanıyorum, anlaşılmaz bir şey. Bu köpeği bulursan, son umudum sen olabilirsin. Bu fotoğraflardaki yerleri bulun. Beni bulmadan önce bul.”De’vamı dıger s’ayfamızdadır…
