PANİĞE KAPILDI
Serhat’ın en çok sarsıldığı an, Defne’nin “Bir daha” demesiydi. Bu ilk değildi.
Kızının defalarca bu işkenceyi yaşadığını anladı. “Ne yapıyorsun sen?” diye
haykırdı Serhat. Canan irkildi, makası yere düşürdü. Defne babasına koştu,
titreyen bir yaprak gibi ona sarıldı. “Baba, saçımı yine kesti. Annemden bahsetmedim,
yemin ederim,” diye fısıldadı. O anda Melike Hanım içeri girdi; evin emektarı,
Defne’nin bebekliğinden beri yanında olan kadın. Ellerinde bir tutam sarı saç
vardı. Melike Hanım, “Serhat Bey, size her şeyi anlatmam gerek. Bu olay uzun
zamandır devam ediyor,” dedi gözleri yaşlarla dolu.
Serhat, kızının zayıfladığını, sessizleştiğini, korktuğunu ilk kez fark etti.
Saçları zalimce kesilmişti. Güvendiği kadın kızına işkence ediyordu ve bu ilk
kez olmuyordu. Serhat bir baba olarak kendine kızdı; nasıl bu kadar kör
olabilmişti? Defne başını kaldırıp babasına baktı, “Baba, eğer annemle ilgili
yine rüya görürsem, tüm saçlarımı kesip beni kel bırakacağını söyledi,” dedi.
Serhat’ın midesinde sıcak bir öfke yükseldi. Karşısındaki kadın, bir zamanlar
güvendiği, aşık olduğu insan değildi. Küçük bir kızın annesinin anısıyla
cezalandırılmasını affedemezdi.
Serhat, Defne’yi Melike Hanım ile mutfağa gönderdi. Melike Hanım küçük kızın
elinden tuttu, Defne gitmeden önce korkuyla Canan’a baktı. O bakışta günler
boyu süren bir korkunun izleri vardı. İki kadın odadan çıktıktan sonra Serhat
Canan’a döndü. “Ne zamandır devam ediyor bu?” dedi. Canan, “Defne zor bir çocuk.
Sürekli ölmüş annesinden bahsediyor. Gerçekle yüzleşmesi gerek,” dedi. Serhat
odadaki saç tutamlarına baktı. Her biri kızına yapılan işkencenin kanıtıydı.
Melike Hanım’dan her şeyi öğrenmek istedi. Melike Hanım ellerini önlüğünde sildi,
“Beyim, iki ay kadar oldu. Hanımefendi tamamen taşındıktan sonra başladı. Her
gün beni tehdit etti. Eğer anlatırsam benim çaldığımı söyleyecekti,” dedi.
Canan ise, “Bir hizmetçinin sözüne mi inanacaksın?” diye karşı çıktı. Serhat,
“Kızımın sözüne inanacağım. Ve şu anda gözlerindeki korku bana her şeyi
anlatıyor,” dedi.
Melike Hanım, “Beyim, küçük hanımı annesinden bahsettiği için cezalandırıyor.
Onu odaya kapatıyor, saatlerce karanlıkta bırakıyor. Bazen tuvalete bile
gitmesine izin vermiyor,” dedi. Serhat’ın yüzü griye döndü. Kızının sessiz
acısını fark edememiş olmanın suçluluğu içini kemiriyordu. Melike Hanım, “Onu
sakinleştirmeye çalıştım ama hanımefendi beni tehdit etti. Bir kelime edersen
bugün gidersin dedi,” diye ekledi.
Defne, oyuncak kutusundan annesinin fotoğrafını çıkarıp babasına uzattı. “Bunu
sakladım baba. Saçımı keseceğini biliyordum ama annemin fotoğrafını bulamayacağı
bir yer buldum,” dedi. Serhat fotoğrafı aldı; karısı ve Defne Bodrum’da
gülümseyerek poz vermişti. “Her gece anneme iyi geceler öpücüğü veriyorum ama
kimse görmeden,” diye fısıldadı Defne. Serhat dizlerinin üzerine çöktü, kızını
kollarına aldı. “Artık korkmana gerek yok canım. Annenin fotoğrafını istediğin
yere koyabilirsin, kimse sana kızmayacak,” dedi.
Serhat, Defne’yi Melike Hanım’la bıraktıktan sonra Canan’la yüzleşmek için salona
döndü. Canan kendisini savunmak için son kartını oynuyordu. “Defne hiç kurallara
uymadı, beni anne olarak kabul etmeyi reddetti. Sürekli annesinden başka bir şey
konuşmuyor,” dedi. Serhat, “Bir anne olarak nasıl davranacağını, çocuğun annesini
özlemesini normal karşılayacağını düşünmüştüm. Belki bir annenin sevgi, sabır ve
anlayış göstereceğini düşünmüştüm,” dedi.
Canan, “O zaman yanlış kadınla evlenmişsin. Ben Defne’nin annesi değilim. Hiçbir
zaman olmayacağım. Sadece senin karınım ve bu evde bazı kurallar olması
gerekiyor,” dedi. Serhat, “Bir çocuğun öz annesini hatırlamasını yasaklamak,
saçını kesmek, karanlık odada ceza vermek bunlar kural mı?” diye sordu. Canan,
“Bazı çocuklar sert bir elden öğrenir. Annem beni böyle yetiştirdi. Ben de
güçlü bir kadın oldum,” dedi.
Serhat’ın öfkesi kontrol edilemez hale geldi. “Güçlü bir kadın mı? Annesini
kaybetmiş beş yaşında bir çocuğa işkence etmek seni güçlü yapıyorsa, senin güç
anlayışını gözden geçirmen lazım,” dedi. Melike Hanım kapıdan seslendi, “Beyim,
çocuk biraz yatıştı. Odasına götürüp yatıracağım.” Serhat başıyla onayladı ve
Canan’a döndü. “Çık evimden,” dedi.
Canan şok olmuştu. “Burası benim de evim. Senin karınım,” dedi. Serhat, “Burası
hiçbir zaman senin evin olmadı. Sen sadece kızıma işkence etmek için zaafımı
kullanan bir davetsiz misafirsin,” dedi. Canan, “Eğer beni kovarsan seni
mahkemeye veririm. Nafaka isterim. Malların yarısını isterim,” diye tehdit etti.
Serhat, “Bir hakime yetim bir çocuğa neden işkence ettiğini açıklamak ilginç
olur,” dedi.
O gece Serhat kızının yatağının kenarına oturdu. Defne artık biraz daha sakin
görünüyordu. Melike Hanım kapı eşiğinde bekliyordu. “Baba, bana ne olurken ne
hissettin?” diye sordu Defne. “Çok korkuyordum baba. Uyumaktan, uyanmaktan,
konuşmaktan korkuyordum,” dedi. Serhat, “Korktuğun zaman ne yapıyordun?” diye
sordu. “Hiçbir şey. Kımıldamıyordum bile. Nefes almamaya çalışıyordum. Eğer beni
görmezse belki unutur diye düşünüyordum,” dedi Defne.
Serhat kızının saçlarını nazikçe okşadı. “Canım kızım, ağlamak kötü bir şey değil.
Duygularını göstermek kötü bir şey değil. Baban her zaman seni sevecek, nasıl
olursan ol,” dedi. Defne babasına sıkıca sarıldı. “Annem de öyle derdi,” dedi.
Serhat, “O geri gelecek mi?” diye sordu Defne. “Hayır, bir daha asla gelmeyecek.
Buna izin vermeyeceğim,” dedi Serhat.
O gece üçü birlikte yatakta yattılar. Defne iki ay sonra ilk kez huzurla uyudu.
Serhat, Canan’ın son sözlerini düşünerek saatlerce uyuyamadı. “Pişman olacaksın
Serhat. Geri döneceğim ve sana bedel ödeteceğim,” demişti Canan. Serhat, kızını
ve kendisini korumak için ne gerekiyorsa yapacağına yemin etti.
Ertesi sabah Serhat avukatını aradı, boşanma işlemlerini başlattı. Aynı gün evde
güvenlik sistemi kurdurdu, tüm odalara kamera yerleştirdi. Melike Hanım, Defne’nin
saçlarını saklamıştı; kanıt olarak polise verdi. Serhat kızını travma konusunda
uzman bir psikoloğa götürdü. Doktor, Defne’nin psikolojik istismarın klasik
belirtilerini gösterdiğini söyledi. İyileşmesi için zaman ve sabır gerekiyordu.
Rıza, özel dedektif, Canan’ın geçmişini araştırmaya başladı. Kısa sürede Canan’ın
gerçek adının Cemile Öztürk olduğunu, daha önce üç kez zengin, çocuklu erkeklerle
evlendiğini ve her seferinde çocuklara benzer işkenceler uyguladığını ortaya
çıkardı. Serhat, bu kadının bir canavar olduğunu anladı. Artık sadece kendisini
ve kızını değil, başkalarını da korumak zorundaydı.
Cemile, Serhat’a karşı iftira kampanyası başlattı. Sosyal medyada Serhat’ın
Defne’yi istismar ettiği, saçlarını kestiği iddia edildi. Manipüle edilmiş
fotoğraflar yayıldı. Serhat iş çevresinden dışlanmaya başladı. Ancak Melike
Hanım’ın tanıklığı, sakladığı saç tutamları, ses kaydı ve psikolog raporları
gerçekleri ortaya koyuyordu.
Serhat, Cemile’ye karşı mahkemede savaşmaya karar verdi. Tüm kanıtları topladı,
diğer kurban ailelerle iletişime geçti. Mahkemede Cemile’nin gerçek kimliği,
geçmişteki suçları, sahte belgeleri ve çocuklara yaptığı işkenceler ortaya
çıkarıldı. Cemile, çocuk istismarı ve dolandırıcılıktan tutuklandı. 20 yıl hapis
cezası aldı.
Serhat, yaşadıklarından ders alarak Defne Vakfı’nı kurdu. Vakıf, psikolojik
istismara uğramış çocuklara ve ailelerine destek oluyordu. Defne, babasının
sevgisiyle iyileşti, saçları tekrar uzadı, kabusları sona erdi. Serhat ise, sevgi
ve kararlılıkla en derin yaraların bile iyileşebileceğini öğrendi.
Hayat eskisi gibi olmayacaktı belki, ama artık yeniden bütünlerdi. Ve bu, Serhat
için hayattaki en büyük zaferdi.